Kabak çiçeği dolması
Yazılarımı okuyanlar 8 yıldır Giritte yaşadığımı biliyorlar artık. İnsan bir yerde uzunca bir süre yaşadı mı gördüklerine o kadar alışıyor ki oraya özgün şeyleri de kanıksıyor bir zaman sonra. Sanki o şeyler hayatlarında hep vardı, hep öyleymiş gibi. Aradan zaman geçtikçe de, oraya ilk defa giden insanın gözüyle göremez oluyor artık. Kanıksanmış olan yerde, onu ilk gördüğünde şaşırtan şeyler bile o kadar tanıdık geliyor ki…
8 yıldır buradayım, evet, halbuki bir düşümdüm de Girite ilk gelişimin üzerinden neredeyse 15 yıl geçmiş. O zaman henüz nişanlıydık, Giritte yaşamak gibi bir planımız da yoktu. Ben de heskes gibi buraya turist olarak gelmiş ve herşeyi “turist gözüyle” görmüştüm. Pazardaki salyangoz dolu fileler, o zaman Türkiyede çok fazla olmayan kiviler, salaş balık lokantalarında masalara koyulan bir kullanımlık naylon örtüler, pazarda çeşit çeşit bilmediğim otlar, upuzun ve açıkrenk karpuzlar, kasap vitrinlerindeki tavşanlar hepsi beni çok şaşırtmıştı; benim için çok yeni, çok değişiktiler.
İşte o ilk ziyaretim de, her Girite gelen turist gibi beni de Knossos’a götürmüşlerdi. 4000 yıllık Minos sarayının bulunduğu antik kalıntıların çevresi tarlalar ve zeytinlikle kaplıydı – hala da öyle. Bir ara tarlaların olduğu sınıra iyice yaklaştığımızda birşeyler toplayan iki kadın dikkatimi çekmişti.Ellerinde portakal rengi buketler vardı. Çiçekler o kadar güzeldi ki bu çiçek buketlerini ya kendileri için ya da satmak için topladıklarını düşünmüştüm. Buketler satmak içindi, evet, ama vazoya koymak için değil! Ne zaman ki bunlardan dolma yaptıklarını öğrendim, o zaman Giritlilerin gerçekten de “topraktan ne çıksa yediklerini” düşünmüştüm 🙂
Zaman içinde pek çok kereler karşıma çıktı bu çiçekler 🙂 Bazen bir evde, bazen de çok özel bir spesialite olarak bir restoran menüsünde. Kısacası, ben bu tarifi yapılırken hiç görmedim. Kendi başıma, bildik dolma içiyle, çiçekleri doldurup becerebildiğim kadarıyla da kapatarak, pişirdim. Sonuç her denemede memnun ediciydi.
Bir gerçek var ki; herkes dolma yapar ama herkesin dolması başka türlü kokar, tadı da aynı olmaz. Kimi soğanını kimi yeşilliğini bol koyar. O yüzden dolma içinin tarifini çok detaylı vermeyeceğim. Siz yine bildiğiniz gibi bir iç hazırlayın. Suda dikkatlice yıkadığınız çiçeklerin içinden çiçektozlu kısmı çıkarın ve çiğden doldurun çiçeklerin içini. Dolmaların yarısını aşmayacak kadar su ilave edip pişirin. Pirinci kabardığında dolmaların dağılmaması için, üstüne ısıya dayanıklı bir tabak kapatmak kabak çiçekleri için de geçerli bir öneri…
Pirinç ölçüsünü bilmekte fayda var tabi. Çiçekler çok küçücük olmadıkça, ben 2 tatlı kaşığı dolu dolu içle dolduruyorum. Dolayısıyla pirinci çiçek başına 2 silme kaşık olarak hesaplamak doğru olur sanıyorum. Benim dolma içimde pirince; bol soğan, bol taze nane, daha az maydanoz, domates rendesi, havuç rendesi, kuş üzümü ve çam fıstığı eşlik ediyor. Baharatlar da; karabiber, daima azıcık da olsa tarçın ve tuz.
Utangaçlığından bir çırpıda kurtuluverene “kabak çiçeği gibi açıldı” demez miyiz? Deyimlerimize bile giren bu güzel çiçekleri, sabahın erken saatlerinde, daha yeni açmışlarken toplamak en idealiymiş. Çiçeklerin kapanmış olması dolma yapacakları bayağı uğraştırıyor yoksa. O yüzden kabak çiçeklerini demet yapıp suyun içinde tutuyorlar pazarlarda. Bir de, demet halde satılanlar kabağın ucunda çıkanlara göre daha elverişliymiş dolmaya yapmaya. Upuzun bir sapın ucundaki bu çiçekler “erkeği”, çiçek verip sonunda kabak meyvesi olanlar da “dişisi” imiş. Bunları da eklemeden edemedim 🙂