Barış ele avuca sığmayan bir güvercin
Barış, elimizde bir türlü tutamadığımız bir kuşa döndü gitti.
Türkiye’de neyin, ne zaman, nerede yasaklanacağı da asla öngörülemeyen bir şeye dönüştü.
İçki içiyorsun, ayyaşsın, kabahat!
Tencere tava çalıyorsun; protestocusun; kabahat!
Hakkını arıyorsun; direniyorsun; çapulcusun. En büyük kabahat!
Yazıyorsun, kabahat. Çiziyorsun, kabahat. Paylaşıyorsun, kabahat. Tweet atıyorsun, çok fena kabahat!
Öpüşüyorsun, kabahat. Sarılıyorsun, kabahat!
Duruyorsun, kabahat… Boyuyorsun, kabahat!
(Haklı olarak) Konuşuyorsun, kendini ifade ediyorsun; büyük kabahat.
Protesto ediyorsun, itiraz ediyorsun, “resmen” suçlu damgası yiyorsun.
Hatta yalnızca görevini yapıyorsun yine de “terörist” olmaktan sıyrılamıyorsun.
Artık gaz maskesi bulundurmak, evinde mermi bulunmasıyla eş değerde “terör örgütü üyesi” olduğunun kanıtı sayılıyor.
Bir de yanında Talcid buldular mı! Yandın artık.
Bir gün geçmiyor ki akıl almayacak şu haberlerden bir yenisini duymayalım:
“Taksim’de “Duran adam” eylemi yapanlar gözaltında.”
“Ankara Metrosu’nda gitar çalıp şarkı söyleyen gençler hedef oldu ve görevli tarafından engellenmek istendiler.”
“İzmir’de eylemlere katıldıkları gerekçesiyle tutuklanan 8 kişi hakkında “terör örgütü adına suç işlemek” iddiasıyla 17′şer yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı.”
“Mesut Çeki Kırıkkale F Tipinde, Ali İsmail Korkmaz’ın boncuktan portresini yaptığı için soruşturma açıldı.”
“İzmit’te merdiven boyayan vatandaşlar gözaltına alındı.”
“İzmir’de Elif Kaya Şakran, kadın ceza evinde çıplak aramaya karşı çıkıp direndiği için dava açıldı”
Yakında nefes aldın, bedelini ödemek zorundasın diyecek “birileri”. Ödemeye itiraz edersen, tıkacaklar içeriye, “o zaman almasaydın nefes” gerekçesiyle.
Birileri “usta”yım diye geçiniyor, neyin ustası acaba? Ancak fesatlığın, kışkırtıcılığın ve düzene çomak sokmanın ustası olduğu kesin.
İnsanlar oturuyorlardı; su fışkırttılar, gaz bombası attılar, ayağa kaldırıp herkesi harekete geçirdiler. Sonra ayaklandınız diye, yakaladılar, copladılar, yetmedi vurdular (bazen palayla sopayla bazen de gerçek mermiyle)
Sonra insanlar durdu. Hareketsiz kalarak karşı koydu. Onların hareketsizliği de “battı” fesat gözlere. Kışkırtmaya çalıştılar. Bile bile, ateşe körükle gitmek gibi. Ama tutmadı bu numara da.
Vicdanı olan; doğayı, insanı, hayvanı seven insanlar ne yaptıysa, vicdansızlar onun hep tersini istedi.
Dinde, inançta özgürlük, baş örtüde özgürlük vaatleriyle kandırdıklarınızı bile pes ettirdiniz artık. Baş örtülerinin malzeme yapılmasından tiksindi insanlar, nefret ettiler bin pişman.
Yıllardır var olan parkı korumak istedi insanlar, yeni bir şey istemediler. Siz ne derseniz deyin, biz AVMyi yine de yapacağız dediler, inadı inat şeyi….
Birlik oldu; Türkü, Kürdü, Alevisi, Lazı, Ermenisi, Musevisi, Rumu, Çerkezi, dindarı, ateisti, komünisti, solcusu, sağcısı, genci yaşlısı, iş adamı, iş kadını, LGBTlisi, orospusu, sanatçısı, sanattan anlamayanı, eğitimlisi, kültürsüzü, doktoralısı bayrak satıcısı. Ama bu birliğe de fitne sokulmaya çalışıldı, insanlar birbirini ispiyonlamaya özendirildi. Bu kadar fesatlık, bu kadar fenalık, bu kadar gözü dönmüşlük. İktidar hırsı ve cebini doldurma aşkı insanın gözünü bu kadar mı döndürür de insani hiç bir değer bırakmaz karakterinde??!?!
Türkiye’min haline bakın. Kimlerin elinde sallanıp sallanıp bir o duvara bir öteki duvara vuruluyor. Her sallayışta üstünde başında ne varsa dökülüyor saçılıyor. Dağılıyor, parçalar bir araya getirilemeyecek kadar uzaklara düşüyor, kayboluyor 🙁
Çözüm ne? Nasıl kurtulacağız bu illetten diye gece yarısı uykusunda ter döktürüyor insana. Yokuş aşağı nereye doğru yuvarlanıyor bu memleket? Varacağı yerde ne bekliyor onu? Ne zaman ve nereye çarpıp duracak birdenbire? Ucu bucağı görünmeyen bir yokuştan aşağıya… bakıyorum.
Ufukta ışık gören var mı?
Beğendiysen paylaş:
- Arkadaşınıza e-posta ile bağlantı göndermek için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Pinterest'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
Papatya Hanım kaleminize, yüreğinize sağlık. Mükemmel bir yazı, duygularınızı, düşüncelerinizi aynen paylaşıyorum. Bence çözüm sadece bilincin gelişmesi ile olur ki bu da sadece zamanla oluşacak birşey malesef. Allah hepimizin ve ülkemizin hakkında hayırlısını nasip eder inşallah.
YOK! bu ulkede bu kadar az dusunebilen insan varken benim tek dusuncem su; evrimini tamamlamamis bireylerden olusan bir toplumda yasamak cok zor. kendimi homo habilislerin arasindaki homo sapiens gibi hissediyorum