45 yıldır

Hayat ne kadar süreceği ve sonunda nereye varılacağı belli olmayan bir yol olsa da, ben bu yolu arşınlayan bir yolcu olmak istiyorum.

Yolun kenarında oturup başkalarının kendi yollarında gidişine seyirci kalmak da bana göre değil; yoldan geçen birinin sırtında ya da aynı yöne giden bir arabanın arkasında gitmek de. Kendi yolumu kendim katetmek istiyorum, adım adım.

Yolumun üstünde zaman zaman tümsekler, yer yer çukurlar olsa da yoluma devam etmek… Yol boyunca bazen yalnız kalıyorum bazen bir yoldaş takılıyor yanıma. Bol bol havadan, sudan konuşuyoruz. Saatlerce konuşup aslında hiçbir şey söylemiyoruz. Hiç konuşmadan saatlerce yürüdüğümüz de oluyor. Asıl o zamanlar söylüyoruz birbirimize her şeyi ama öteki duyamıyor işte; belki yalnızca hissedebiliyor. Hayat yolundaki bu yoldaşlardan bazıları yanımızda kalıyor, bazıları kendi yollarına gidiyor.

Yolda kelebekler çıkıyor karşıma, bir daha asla göremeyeceğim. Kelebeğin ömrü kısacık. Yılanların hışırtısını duyuyorum çalıların arasından. Kendisi yok, sinsiliği var. Güneş bir çıkıyor bir giriyor bulutların ardına. Güneşin yaktığı alnımı rüzgara çevirmek hoşuma gidiyor. Çıkarıyorum şapkamı, salıyorum saçlarımı. Ellerimle seviyorum yol kenarlarındaki rengarenk çiçekleri, toplamaya kıyamıyorum bir daha oradan geçmeyeceğimi bile bile.

Sanki uzaklardan bir çocuk kahkahası duyuluyor. O zaman aklıma geliyor; benim de çocuklarım var. Yollarımız ne zaman ayrılacak, gidecekler kendi yollarına. Bir daha kesişecek mi yollarımız? Peşlerinden gitmeyeceğim onlara olan güvenimi sarsmamak için. Yüreğim yanlarında olacak hep, artık olsam da olmasam da yanlarında.

Hiç bilmediğim dillerde şarkılar çalınıyor kulaklarıma. Dans etmek için ille de şarkıyı bilmek gerekmez. Gün batımı başlı başına romantizm kokar. Bütün ümitlerin bittiği yerde gökkuşağı gülümser uzaklardan. Yağmurun ardından silkelenmez mi bütün canlılar? Rüzgarın en sert estiği fırtınalarda bir ulu ağaç gövdesine yaslanmak yeter. Belki bir kuş öter de haber verir fırtınanın geçtiğini. Gülümseyip yola devam etmek düşer yolcuya yine, bir sonraki fırtınaya kadar…

Yol boyunca evler çıkıyor karşıma. Kiminde yaşanmış, kiminde yaşanmamış uzun yıllar. Kimisinde hala yanıyor ocaklar, lambalar; kimisinin ateşi sönmüş, kararmış odalar. Bahçesi bakımlı, çiçekli olanlar. Çatısı çökmüş, pencereleri örümcek bağlamışlar. Yüreklerin örümceklenmesi en tehlikelisi… insan yüreği boş kalmamalı, her yaşta sevecek bir şeyler bulmalı. Bulduğunda da sevgisini esirgememeli, yalnız kendine saklamamalı. Ağızdan çıkan iki sevgi sözcüğünün ne mucizeler yaratabileceğine tanık olmalı, fırsat vermeli.

Gece oluyor, dolunay çıkıyor. Işığı yolumu aydınlatıyor ve ben yoluma devam ediyorum. Gece gündüzü kovalar, soğuk kış da sıcak yazı. Biri gitmeden öteki gelemez, o gitmeden de öbürü. Birbirine muhtaç bu döngü içinde. Hem sıcak gerek hayatta hem de soğuk; hem aydınlık hem de karanlık. Her şey sıcak ve aydınlık değil, soğuk ve karanlık da değil. Olması da gerekmez. Siyahla beyaz kadar gri de güzeldir; ılık da. Mevsimlerin en güzeli bahar değil midir? Soğukta donan, sıcakta kavrulanlar ancak baharda yeşerip yeniden hayat bulurlar. Bahar güzeldir.

Yolun sonu nereye varacak, o da belirsiz… bilmek isteyen de kim? Önemi de yok. Önemli olan yolda olmak, yürümek ve hep yolcu olmak. Yol boyunca bulduklarını biriktirmek ceplerinde. Bir kelebeğin şarkısı, 4 yapraklı bir yonca bulunca akıldan geçen ilk dilek, bir sonbahar yaprağı, bir deniz kabuğu, mis gibi bir koku, sıcacık bir dokunuş, yüreği ısıtan bir öpücük, iki sevgi sözcüğü, pınardan bir avuç su gibi.

Yollar çeşit çeşit; kıvrıla kıvrıla giden, hiç sapmadan ilerleyen, bazen kesişen bazen ayrılan ama hep devam eden, hep devam eden.

Nereye vardığın değil ki önemli olan.

Belki de bu yol hiç bir yere varmıyor zaten.

Önemli olan nereye gittiğin değil, yola devam ediyor olman.

Geçtiğin yerlerde bıraktığın izler.

Geriye dönüp baktığında, seni sevgiyle anan gülümseyen yüzler, tatlı anılar, hoş sohbetler kalsın senden.

İşte o zaman yolunun hakkını veren bir yolcu olursun ve huzur içinde yoluna dönüp gidersin.

44 yaş ve 43 yaş yazılarımı okumuş muydunuz?



9 thoughts on “45 yıldır”

  • İnsanlar, yaşadıkça yaşlanmaz, yaşamadıkça yaşlanırmış.
    Mutlu yıllar, sevgiler..

  • Sevgili papatya o dünya güzeli yavrularınla ve eşinle hayat hep yanaklarında gülücük olsun yolun sağlık ve barışla süslensin. nice yıllara,

  • Papatya, bu nasıl güzel bir anlatımdır, bu nasıl bir farkındalıktır. Keşke yakın yaşasaydık yoldaşlarından biri olsaydım

  • Sen ne zaman 45 oldun. Bizim tanıdığımız küçücük papatyasın hala.

  • Bana da şu türküyü hatırlattı: Uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece
    Hepimizin güzel, açık yolları olsun Papatya’cım:)

  • Okurken yazını, türkünün sözleri döküldü aklımdan
    -…aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor…-
    ama dediğin gibi önemli olan “yolun hakkını vermek” sevgili Papatya

  • Iyi ki doğdun ve benim de hayatıma girdin Papatya’cım
    sağlıklı, mutlu ve sevgi dolu bir yaşamın olsun. X

  • Yaşam bizi kavuşturdu ya, görmesek de oradasın biliyorum seni düşününce hep gülümsüyorum.sana da evlatlarına da uzuuuun uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir