💜L💜A💜V💜A💜N💜T💜A💜
“Ordadır
yazın eskittiği otlar arasında
uzakta bir nehrin gürültüsünü kazar
masmavi usturalar abanoz ağacına…” diye başlar Lavanta şiirine Murathan Mungan.
Nazım Hikmet ise;
” … bir servi sandık yollasa bana memleketim İstanbul
…işlemeli mermerşahi mendiller, Edirne sabunları,
tülbent torbalarda lavanta çiçeği ve Sen çıksan içinden” der.
Lavanta çiçeğini herkes bilir de… Peki, Rebul 💜Lavanta💜 Kolonyasını bilir misiniz?
Beyoğlu’ndaki ilk eczanelerden biri olan Rebul, İstanbul’da, Osmanlı’dan günümüze kurulduğu yerde yaşamını sürdüren tek eczane imiş. 1895 yılında Fransız Jean Cesare Reboul tarafından ‘Grande Pharmacie Parisienne-Büyük Paris Eczanesi’ adıyla kurulan tarihi eczaneyi işletecek varisi olmadığı için 1938 yılında, yanında çalışan Kemal Müderrisoğlu’na devretmiş. Eczaneyi Müderrisoğlu ailesi 3 kuşaktır işletmekteymiş. Rebul’ün Lavantası, tarihi eczanenin 1937’dan beri ürettiği lavanta kolonyası, kısa sürede İstanbul’un vazgeçilmezleri arasına girmiş.
Lavanta kolonyasının esansını, ilk çıktığı günden beri aynı yerden aldıklarını belirten Müderrisoğlu, “Esans Fransa’nın Grasse bölgesinde yetişen lavanta çiçeğinden elde ediliyor. Lavantalar gün ışığı görmeden, sabaha karşı toplanır. Çünkü gün ışığı bitkinin kokusunu değiştiriyor. Bölgede her yıl belli bir rekoltede ürün elde ediliyor. Yağmur yoğunluğuna göre değişik rekoltelerde, çok az koku farkı olabiliyor. Kolonyamız yüzde 98 oranında doğal.” diye açıklıyor.
Bilenler bilir…
💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜
Fotoğrafta gördükleriniz, bir arkadaşımızın kendi bahçesinde yetiştirdiği lavantaların çiçekleri. En uçlarını kesip bize verdi. Biz de bir tepsiye serip kuruttuk. Nazım’ın sandıktan çıkmasını dilediği gibi minik keseciklere girip çekmeceleri mis kokutmak üzere…