Aslında öyle çok şey oldu ki…

Aslında öyle çok şey oldu ki…

Bu sabah Bach (Air on a g string) dinlerken, oluverdi işte. Çellonun tellerinden akıp gelen müzik usulca gelip kanıma giriyor, bunca aydır uyumaktan uyuşmuş parmaklarımı canlandırıyor, ellerimi saran zincirleri kırıyor sanki… Yedikçe yiyesi gelir insanın, okudukça okuyası, yazdıkça da yazası… Bunun tam tersi de geçerli, 

Bütün dünya aynı dili konuşsaydı

Bütün dünya aynı dili konuşsaydı

Edoardo Triscoli Saat 7:15. Akşam olmak üzere. İşim bitti, ancak duşa girebiliyorum. Yemeği fırında; çocukları da salonda, babalarının yanında bıraktım. “En azından burada yalnızım” diyorum ama aklım içeride, bağrış çağrış. Babaları zar zor başediyor ikisiyle. Halbuki benim her günkü halim 🙂 Misafirlerimiz 8:00de gelecekler. Ne 

Artık bir açıklama yapma zamanı…

Artık bir açıklama yapma zamanı…

İnanılmaz rastlantılar ve insanın kaderini bir anda değiştiriveren olaylar yalnızca filmlerde olmuyormuş. Bazen en büyük mutlulukların gölgesinde; başımıza gelmesini hiç beklemediğimiz şey bizi en beklenmedik anda bulabiliyormuş. Bir gün herşey her zamanki gibi giderken, kendiniz hakkında öğrendiğiniz bir gerçek, o andan itibaren yaşama bakışınızı tamamen 

Bay ve Bayan Avokado

Bay ve Bayan Avokado

Mevsimin bahara dönmesiyle pazardaki renkler de değişiyor. Rengarenk biberler, güneşten nasibini almaya başlayan kıpkırmızı domatesler, olgunlaşan avokadolar, bahar kokulu çilekler tezgahları doldurup gönlümüzü çeliyorlar. Dünyanın neresinde olursam olayım, pazarları çok seviyorum. Dilini bilmediğim bir ülkede bile olsam, o ülke insanının ne yediği, neleri sevdiği, kısacası 

Adaya bahar geldi

Adaya bahar geldi

  Her yeni yazıda kendime söz veriyorum arayı bu kadar çok açmayayım diye… ama olmuyor işte. Bakıyorum da ayda bir yazı yazar oldum. Ben tekrar yazıncaya kadar ne soğuklar geldi geçti. Güneyimiz Libya denizine bakıyor diye sanmayın ki bizde kar yoktu. Deniz kıyısındaki şehirlere yağmadı