Mucit Dario’nun doğaçlaması ve “kastettiği” kadın

 

Çocuklar ne kadar çok büyüklere benzemek istiyorlar. Bizim gibi davranarak, bizim gibi konuşarak -olur da bir ihtimal-  “büyük adam”dan sayılacaklarını umuyorlar. Konuştukları zaman, kullandıkları kelimelerin arasına yeni öğrendikleri “büyük adam lafları”ndan sokuşturmak da en çok medet umdukları yöntem. Varsın kullandıkları kelimenin anlamını bilmesinler!… karşılarındaki büyüklere hava atmak pahasına cümle içinde kullanma cesaretini gösterirler. Bazen alakasız bir laf etmiş de olsalar, olsun, maksat bildiğini göstermektir!…

Dario da o aşamalardan geçiyor son 1 yıldır. Bazen (biz, biliyoruz ki) yeni duyduğu bir kelimeyi, yerli yersiz kullanıyor. Ben hiç bozuntuya vermiyorum ama bir de “kardeşinin kusurunu gözüne sokmaca” oynayan ablacığı Maya var ya, işte bu fırsatları asla kaçırmıyor. Dario ne zaman yeni bir kelimeyi kullanma cesareti gösterse;

– Hıh, sanki biliyorsun o ne demek.. söyle bakalım ne demek bu? diye soruyor Maya;  Dario da masumca ve kabullenmiş olarak 

– Bilmiyorum…. diyor. Maya da, kusurunu/eksiğini bulup ortaya çıkarmış olmaktan nasıl zevk alıyor, anlatamam. ( Bu da üzerinde uzun uzun konuşulup yazılabilecek ayrı bir mesele…)

♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥

Geçen yaz, “kastetmek” lafını bolca kullanıyordu Dariocuk.

Bir gün, pat diye bana; 

– Anne, sen kastettiğim kadınsın… demişti de çok gülmüştüm 🙂 

Belli ki bunu iyi bir şey olsun diye söylüyordu. Belki de onun minicik beyninde “kadın” kelimesinin içini dolduran anlamı, en yakınında, en iyi bildiği kadın ben olduğum için, bende buluyordu… Ben bunu, seve seve bir iltifat olarak kabul etmiştim.

♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥

Geçenlerde bir müzisyenin illa ki de notalara, bestelere bağımlı olmadığından, bazen bir müzik aletini içinden geldiği gibi çalabildiğinden söz etmiştim. Bazen bir bestesinden diğerine geçip şarkıların sırasının önceden belli olmadığı hatta neyi çalacağını kendisinin bile bilmediği konserlerin olduğundan… (ne güzeldir, bir kez çalınır, o an orada olan dinleyebilir)… 

Bir de eskiden doğaçlama tiyatrolar oynandığından. Oyunun o sırada seyirciler önünde oynanırken oluştuğu, senaryosu olmayan tiyatrolardan. İşte buna “doğaçlama” dendiğinden…

İşte o gün, bu “doğaçlama” kelimesini bir kenara kaydetmiş, Dariocuk 🙂

 

Bugün öğleden sonra, canının sıkıldığı bir anda…

Dario: Anne kavanoz var mı? dedi.
Bulduk eline göre bir plastik kavanoz. Geldi kağıt aldı, açtı dolabı makası aldı.

– N’oluyo? dedim.
– Bunu bir yerden görmedim. Kendi kendime uydurdum. Yani, doğaçlama yapıyom, diyerek güldü, ben de güldüm. Sonra da ekledi:

Sıkılmaktan iyidir, deney yapmak!

“Doğaçlama”, deney, kavanoz… bakalım ne çıkacak??… diye merak da ediyordum ama bitirmeden kimseye göstermek istemedi.

Maya’yla ben, evden çıkmadan önceki son durum: Dario kilere girerken görüldü. Çıkarken elinde gıda boyası vardı. “Bana bakmaaa!” diye bağırırken Maya’yla çıktık.

Aradan bir-iki saat geçmişti. Maya’yla eve döndüğümüzde daha kapıdan girer girmez:

– Kapayın gözzleriniiziiiiiiii!! dedi. Sürpriz hazırdı anlaşılan. Kapalı gözlerle ilerledik, sonra da

– Açın! dediğinde gördük “doğaçlamasını”:

Kendine küçük deniz yapmış, arkasına dağlar ve güneş resmi yapıp yapıştırmış. Kavanozun ağzına yapıştırdığı da beyaz bir köprüymüş 🙂 Ama kağıttan gemi yapamadığı içinde bizim gelmemizi beklemiş. Bir tanesini Maya bir tanesini de ben, ona kağıttan 2 tekne yaptık. Hevesle saldı mavi sularına 🙂

“Kastettiğin” kadın, senin minik mavi denizini çok beğendi, Dariocuk 🙂



1 thought on “Mucit Dario’nun doğaçlaması ve “kastettiği” kadın”

  • sevgili dario harika bir buluş kutlarım ilerde çok daha güzel icatlara imzanı atacağın dileği ile gözlerinden öperim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir