İncir Reçeli

Günlerden 13. Mayıs Cuma’ydı. O günü artık SOMA faciasının olduğu gün olarak hatırlayacağız… ve hep yüreğimiz sızlayacak. O gün öğleden sonra,  henüz faciadan bihaber iken;  hayat her zamanki gibi akıp gidiyordu. Çocukları okula bırakıp dönmüştüm ki karşı komşu seslendi.

“Bak köyden -reçellik- incir topladım. Sana da vereyim. Sever misin?” dedi.

“Buldum mu yemesini severim de hiç kendim yapmadım ama” dedim.

“Ben sana tarif ederim. Yaparsın. Sen hamaratsın” (!?) dedi.

“Yok canım. Ben mi hamarat? ” diyebildim kadına. O bu arada soluksuz anlatıyordu nasıl ayıklayacağımı, haşlayacağımı… yetmedi bir koşu gidip kendi yaptığından getirdi, tatmamı istedi. Bu lafın üstünde 5 dakika geçmemişti ki elime bir torba inciri tutuşturmuştu vesselâm.

“Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete”

Oldu bittiye getirdiği için; “komşunun başıma açtığı işe bak şimdi!” diye hafiften söylenerek eve girmiştim.

Sonra oturdum, kahvemi aldım incirler bana bakıyordu ben de incirlere. Çok da güzellerdi. “Nolcak şimdi?” dedim kendi kendime. Nasıl yapacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. Onun alelacele anlattıklarından da aklımda hiç birşey kalmamıştı doğrusu. Ama sosyal medya sağolsun. Mutfak deneyimlerine güvendiğim becerikli bir kaç arkadaşıma yazdım hemen. İnternette araştırınca bir kaç tarif buldum. Buldum ama her tarifte ayrı şeyler yazıyordu.

Bir yandan da incirleri hem yıkıyor hem de sayıyordum. Çoğu tarifte incir-şeker oranı, incir sayısıyla belirtilmişti ama onda bile bir standart yoktu. Benim bir torba dolusu incirlerim 91 taneydi ama hepsi de 1 lokmalık, küçücük değildi. Sıra en zor fasıl olan ayıklamaya gelince, neye karar vereceğimi bilemedim. Kimisi “soyulmadan olmaz” derken bazısı “alacalı” soyuyorum diyordu. Benim komşuya bakarsan, “sırf sapından ve azıcık poposundan soy” demişti bana: -tembel işi . “Sönmüş kireçte bekletmek; ardından sayısız kerelerce yıkamak” gözümde büyüdükçe büyüdü. Hem kireci de nerede bulacaktım ki.. Bazı tariflerde göktaşı diye bir şey kullanıyorlarmış. Ben ne olduğunu dahi bilmiyordum değil ki Yunancasını bileyim.

Nasıl yapacağımı, sonuçta nasıl bir şey olacağını kafama fazla takmadan, eldivenleri takıp başladım ayıklamaya. Ayıkla ayıkla bitmez….  59 -60 – 61 – 62…..

Ben de hafiften çizgili kalacak şekilde soydum. 89 – 90 – 91 derken incirin hepsi soyuldu! Sonra incirleri 2 kere 10ar dakikalığına kaynattım. Her kaynatma sonrasında, suyu süzüp incirler süzgeçte biraz soğuduktan sonra incirleri tek tek elimde hafifçe sıktım. Yeni su kaynatıp içine saldım. Yalnız bir ara panik oldum. Çünkü tenceredeki incirlerin hepsi kaynar suyun üstüne çıkıyordu!!! sanki içi boş baloncuklar gibi öyle hafifler ki… bir tabak bastırdım üstlerine, tabağın üstüne de çaydanlığı oturttum. 2 kere kaynayıp suyu süzülen incirler bir kenarda beklerken, ben şerbetini hazırladım. Tariflerde genellikle 50 incire 1 kilo şeker veriyordu. Benim 90 incirim olduğu için, 2 kilodan biraz daha az şeker ve her kilo şeker için 1 bardak su kullandım. Şerbet kaynarken, ben de suyu süzülüp soğumuş incirlere birer karanfil batırdım. Şerbetin şekeri iyice eridikten sonra suyu süzülmüş incirleri içine atıp birlikte kaynatmaya devam ettim. Şerbeti istediğim koyulukta olduğunda 1 limon suyu ekleyip altını kapattım.  Daha sıcakken, hazırladığım kavanozlara önce incir tanelerini taksim ettim. Üstüne de şerbetinden koyup kavanozları ters çevirip beklettim. Hayatımdan yaptığım ilk incir reçelinden, bana bu cesareti verip yapmama vesile olduğu için minnettar kaldığım komşuma da tatması için götürdüm.

Benim incirlerin başına bunlar gelirken; ben de bir yanda internette diğer yanda telefonda reçel için püf noktaları  alıyor, öğlen yemeğimizi yapıyor, radyoda güzel şarkılar eşliğinde kahvemi içiyordum. Sonra giyinip Mayayı almaya gidip gelmiştim bile…

Hayatımda ilk kez yaptığım incir reçeli, beklediğimden de lezzetli olmuştu olmasına da… öğleden sonra Soma’dan aldığımız kötü haberle bu tarifi paylaşacak hiç bir heves kalmamıştı içimde. Bekledi… bugüne kadar bekledi.

Tarifi paylaşmak bugüne nasip oldu. Şimdi ben incirin ve üzümün cennetine gelmişken, İzmir’imin özlediğim insanlarıyla hasret giderirken…

İncir Reçeli İçin Gerekli Malzemeler:

Her 40-50 incir için 1 kilo şeker

İncir sayısı kadar karanfil

1 limon

Burada, Girit’te incirlerin içine soyulmuş badem ya da poposundan birer karanfil tanesi koyuyorlar. Ben internette araştırırken Türkçe tariflerden birinde, incirlerin içine fındık koyulmuşunu da görmüştüm.



5 thoughts on “İncir Reçeli”

  • İpek Hanım
    Gıda boyası kesinlikle kullanmıyorum. Fotoğrafta gördüğünüz incirin kendi doğal rengi. Biraz da o yüzden kabuklarını alacalı soydum 🙂

  • Ben iyisi mi bu iki ölçüyü de bir deneyeyim. İncir reçeline yeşil gıda boyası da ekliyor musunuz biraz?

  • İpek hanım,
    ben 3 litre suya 100 gr. kadar sönmemiş kireç konulduğunu okumuştum. Ama ne yalan söyleyeyim ben şimdiye kadar hiç kireçli suda bekletip reçel yapmadım. Benim reçel deneyimim, zaten bergamot reçeliyle başladı, en kolaylarından olan çilekle devam etti ve en son da bir cesaret incir reçelinden ibaret. O yüzden size kendi deneyimim olan bir oran veremeyeceğim. Kusura bakmayın…

  • Bu reçeli kirece batırarak yapacak olsanız nasıl yapardınız?
    250 gr kireç-20 bardak su ölçüsü iyi midir sizce?

  • Papatya hanım sizin sitenizi ziyaret ettiğim zaman yazılarınız okuduğum zaman kendimi rahatlamış hissediyorum çok güzel yazıyorsunuz bende anneden ve babadan Giritli kızıyım sevgilerimi gönderiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir