Bir dünya yetmez yarım daha koy!

Önceki gün İnternette, Radikal gazetesinde okudum.

Dünyadaki insanların ortalama bir Amerikalı gibi yaşaması durumunda, tam dört dünya daha gerekiyormuş. Eğer bir Türk gibi yaşasaydı o zaman da 1.5 gezegene ihtiyaç varmış.” Halbuki aynı araştırmaya göre “Bir Endonezyalı gibi yaşasaydık dünyanın üçte ikisi yetecekti.”  Demek ki daha azıyla da yetinebilecektik. Demek ki daha azla da oluyormuş – istesek, yalnızca istesek. Boşuna “Az ve öz” dememiş Atalarımız.

Bu sıralar kafayı Sürdürülebilir Yaşam, Permakültür, Doğal yaşam, doğayla barışık yaşam konularına takmış durumdayım. Kim bilir belki de doğaya bu kadar yakın olunca ancak kulağına geliyor insanın Toprak Ana’nın fısıltıları 🙂

Bazı şeylerin olması için uygun ortamı ve uygun zamanı beklediklerine hep inanmışımdır. Belki de bu konuda bir şeyler yapmamın zamanı geldi şimdi, kim bilir.

Harıl harıl araştırıyorum., Yunanistan’da bu konuda neler yapılıyor diye. Türkiye’de de Permakültür konusunda çok güzel şeyler yapılmaya başlandı. Marmariç’te çok güzel şeyler yapıldığını okuyup imreniyorum. Can atıp gidemediklerime yüreğim sızlıyor sanki. Bu seneki Türkiye seyahatime böyle bir kursu eklemek geçiyor aklımdan hep, ne yalan söyleyeyim 🙂

Bazen çok basit şeyler yetiyor insanı mutlu etmeye; bir avuç tohum gibi, minicik fidanın üstünde fark edilen bir minyatür sebzecik gibi. Bunu yapabilmek için özel bir yetenek istemiyor, çok özel okullardan diploma almak da. Biraz yürek, biraz sevgi, birazcık ilgi, bir süzgeç dolusu su bile yetiyor.

İlk mahsul gibi…

Ufacık şeyler mutluluk katıyor yüreğimize.

Hayatı komplike etmenin anlamı yok-muş. Basit düşünmek lazımmış. Her şeyin elde ve evde yapılabilirliğine inanmak, belki de işin özü; her şeyin başlangıcı. Gündelik hayattaki bazı şeylerin bu kadar kolay yapılabilirliğini nasıl da unutmuşuz çoğumuz. Ekmek gibi en temel şeyler bile bizden yabancılaşmış, kopmuş; paketlere girmiş; etiketlenmiş; adı, sanı, son kullanma tarihi olmuş.

Halbuki yediğine içtiğine farkındalık oluştu mu bir kere, beğenmez oluyormuş insan allanıp pullanıp paketlenmişini. Doğal yaşamın tadını alanlar, bir daha eskisini beğenmez olmuşlar.

Her gün nerede, nasıl yapıldığını hiç düşünmeden alıp soframıza koyduğumuz ekmek bile -fabrikasyon olmadığı sürece- aslında ne çok emek ister, zaman ayırmak ister. İnsan eliyle yoğuruldukça şekil alır, kıvama gelir. Hamuruna kendi elimiz dokunmadıkça bir ekmeğin ne kadar yoğurulduğunu bilmemize olanak var mıdır?

Tahtalıdağ eteklerinde Ekşi Mayalı ekmek yoğrulurken ekmeğin yalnızca karnınızı değil ruhunuzu da doyurabileceğinin farkına varın…

* Sevgili Filiz Telek’in son videosu:  Bereket.



4 thoughts on “Bir dünya yetmez yarım daha koy!”

  • size katılıyorum Papatya Hanım..ev hanımları bırakın yoğurt yapmayı mutfakta yemek yapmayı da bıraktı.. bir telefonla pizzalar eve kadar geliyor…apartman posta kutuları pizza firmalarının reklam broşürleriyle dolup taşıyor …dediğiniz gibi olayın ekonomik boyutu da var,adım başı pizza dükkanları açılmasının bir nedeni de bu işin çok kazançlı olması ve talep olması…ancak insanlar bu hazır gıdaların nasıl yapıldığını bilseler eminim ki bir daha yemek istemeyeceklerdir,çünkü hiç kimse bilerek sağlığını riske atmaz..

  • Haklısın Dilekcim,
    toprakta insanı mutlu eden bir şey kesin var 😉

    Müjgan Hanım,
    önemli bir noktaya değindiniz aslında. Emekli olunca yapıyorum, dediniz ya… Ne kadar çok insan yoğun çalışma koşulları gereği çok daha ekonomik ve sağlıklı beslenme imkanından mahrum kalıyor. İşin kolayına ve maalesef daha sağlıksızına kaçıp bırakın kendi yoğurdunu yapmak yerine hazır almayı, hazır yemeklerle beslenmeyi tercih ediyor. Böylece belki karınlar doyuyor ama vücuda kim bilir başka neler giriyor bunu ne yazık ki geçen yıllar gösteriyor…

  • 3 ay önce emekli olunca yoğurt ve ekmeğimi evde kendim yapıyorum..onlarca katkı maddesinin kullanıldığı bu temel gıda maddelerini herkes evinde rahatça,zevkle ve zahmetsizce yapabilir…ekşi mayalı ekmeği de deneyeceğim,teşekkürler Papatya Hanım..

  • Yasasin yasasin…

    Yazdiklarin gunumu aydinlatti.

    Topraginin bereketi cok olsun.

    Filiz ve Ayse’nin de ellerine saglik!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir