Yıl: 2013

Pembe alçı, salyangoz ve tepeden örgülü kızlar

Pembe alçı, salyangoz ve tepeden örgülü kızlar

Kafamda birkaç düşünce uçuşuyor. Ahmet Atakan’ın ölümüne -internet üzerinden de olsa- dakika dakika şahit olmak çok sarstı beni. Yüzünü bile görmediğim ve asla göremeyeceğim bir gencin yüreğimi bu kadar derinden yakması, kalbimizin aslında ne kadar da hassas ve başına buyruk bir parçamız olduğunu kanıtlamıyor mu? 

6-7 Eylül 1955 ve 6 Eylül 2013

6-7 Eylül 1955 ve 6 Eylül 2013

“Rüzgâr ekip fırtına biçen Başbakan Menderes ve hükümeti, kabahatini başkasına atan bir çocuk gibi, günah keçisi aradı. 6-7 Eylül Olayları’nı komünist bellediklerinin üstüne yıktı… Aylarca tutuklu kalan sanıklar, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, beraat ettiler.”   demiş ALTAY GÜNDÜZ (6-7 Eylül olaylarından söz ederken kitabında). 

Barış ele avuca sığmayan bir güvercin

Barış ele avuca sığmayan bir güvercin

Barış, elimizde bir türlü tutamadığımız bir kuşa döndü gitti. Türkiye’de neyin, ne zaman, nerede yasaklanacağı da asla öngörülemeyen bir şeye dönüştü. İçki içiyorsun, ayyaşsın, kabahat! Tencere tava çalıyorsun; protestocusun; kabahat! Hakkını arıyorsun; direniyorsun; çapulcusun. En büyük kabahat! Yazıyorsun, kabahat. Çiziyorsun, kabahat. Paylaşıyorsun, kabahat. Tweet atıyorsun, 

Çocuklar kadar saf ve temiz olabilseydik

Çocuklar kadar saf ve temiz olabilseydik

15. Haziran. 2013 O gün cehennem gibiydi.  Neler hissetiğimi anlatmak çok zor. Dostlarıyla, küçük çocuklarıyla ailecek barış içinde oturan insanlar… müzik, dans, huzur varken GEZİ Parkı’nda; hepsi bir anda “bir varmış bir yokmuş” oldu. Olaylar takip etmekte zorlanılacak hızda gelişti bütün gece ama takipler gecikmedi… 

Sil gözünün yaşını, tut elimi, her şey çok güzel olacak

Sil gözünün yaşını, tut elimi, her şey çok güzel olacak

Onlarla tanıştığımda Yugoslavya’da savaş vardı. O zaman ikisi de Yugoslavyalıydı, şimdi biri Sırbistanlı oldu, öteki Karadağlı. Birisi Yüksek lisans için, ötekisi çalışmak için kaçıp gelmişti, aileleri geride, uzakta, kaynar kazanda. “Orada evimiz, işimiz, geniş bir çevremiz, iyi bir hayatımız vardı” derken geride kalanlara kayıyordu aklı.