Tahinli Kahve yanında kahve kimin muhabbeti…

Hala tadı damağımdayken yeni keşfettiğim bu mükemmel lezzeti sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim… Biraz önce kendime TAHİNLİ KAHVE yaptım ve nasıl güzel oldu, inanamazsınız!

Malum bir sonraki yazım için kitapları karıştırırken hiç denemediğim ne kadar da çok tarif çıkıyor karşıma diye düşünürken gözüm bu başlığa takılmıştı. Şöyle yazıyordu:

‘Manastırlardaki rahipler, vücudun gereksinim duyduğu pek çok gıdadan mahrum kaldıkları oruç dönemlerinde vücut direncini güçlendirmek için yaparlarmış bu kahveyi. Zamanla bu tarif halkın arasında da yayılmış. Hatta öyle beğenilmiş ki yalnızca oruç zamanı değil her zaman yapar olmuşlar. Girit’in köylerinde aynı tarif Dağ Çayı (İzmir’de Yayla Çayı olarak satılıyor) ile de yapılıyormuş…’

Tahinli Kahve için:
* 1 çay fincanı su
* 2 1/2 tatlı kaşığı kahve
* 2 tatlı kaşığı şeker (Anlaşılan tarifi veren rahipler orta şekerli içiyorlarmış. Bana tatlı geldi..)
* 1 yemek kaşığı dolusu tahin

Yukarıdaki ölçülerde bir Türk* Kahvesi yapıyoruz. Kahve kabarmaya başlar başlamaz ateşten alıp, önceden bir kaseye koyduğunuz tahini (önceden hafif ezip karıştırırsanız benim gibi panik olmazsınız!) bir yandan sürekli karıştırarak, üstüne yavaş yavaş kahveyi döküyoruz. Kahvenin hepsi karıştırıldığında içilecek kıvama gelmiş oluyor. Fincanınıza alıp keyifle içiyorsunuz 🙂

* Yunanistan’da Türk kahvesine, (1974 Kıbrıs Olaylarından sonra) tamamen politik nedenlerden Yunan kahvesi derler. İşin kötü yanı da, üzerinden geçen zaman olayların gerçek sebeplerini unutturmakta ve işin aslını araştırmayan yeni nesil bunu hep böyleymiş gibi kabullenme yanılgısına düşmektedir.

Elias Petropoulos ‘un Herkül Milas tarafından Türkçe’ye çevrilen kitabının ilk sayfasındaki şu sözler adeta tüm bu olup bitene bir meydan okuyuş gibidir:
”Çağdaş Yunanlıların babaları sayılması gereken Türkler’in, bize miras bıraktıkları birçok iyi ve kötü şeylerin arasında kahve de yer alır; ünlü Türk kahvesi.” ve şöyle devam eder;
“Hemen işaret edilmeli ki Yunanca’da kullanılan kafes, kafecis, briki, flicani, delves, cezves, kaymaki, theryaklis v.b. sözcüklerin hepsi Türk kökenlidir.”
(Tercümeye gerek var mı bilmem ama: kahve, kahveci, ibrik, fincan, telve, cezve, kaymak, tiryaki)

2004 yılının Şubat ayındaki Kıbrıs Müzakerelerinde, liderlere kahve ikramı sırasında, bunun Türk kahvesi mi, yoksa Yunan kahvesi mi olduğu sorulmuş. Rum kesiminin lideri Papadopulos (akrabalığımız yoktur!) ise, gülerek, “hayır Türk kahvesi istiyorum, çünkü Yunan kahvesi diye bir şey yok” yanıtını vererek bir jest yapmış… eksik olmasın!

Ama neden hep bu soruyu en kritik anlarda, en kritik kişilere sorarlar ki… Turist rehberi olduğundan, kendi dillerini konuştuğu için biraz da yakın hissettikleri için midir nedir, Türk turistlerden aynı soruyu kaç kere duymuştur Yorgo da.

Durum kritik… Cevap beklenmekte. Ama Yorgo’nun yanıtı da akıllıca…

– Valla, içtiğimiz kahve aslında ne Türk ne de Yunan çünkü Brezilyadan!, der ve hep bir kahkahayla bağlar işi.
(Aslında evimizde Türk kahvesi denir 😉 Bu yüzden ağız alışkanlığıyla dışarda da az kere dememiştir “2 Türk kahvesi getirsene!“)

Ne yalan söyleyeyim benim yaptığımın içinde hem Türkiye’den hem de Yunanistan’dan kahve vardı. Türkiye’den getirdiğimiz paketin sonuydu, buradan aldığımızı da yeni açtım. Gayet de iyi anlaştılar cezvenin içinde…

Kim bilir belki de işin sırrı bundaydı. Alışılmadık bir ikilinin mükemmel uyumunda! 😉



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir